Anasayfa |
GÜNDEM Amerİka’nIn Yerlİ Örgütlerİ ve TeblİğcİleRİ 09.12.2005
El-Kaide’nin
kolu olduğu iddia edilen “Zerkavi Grubu”nun aslında Amerika’nın
Irak’a saldırmadan aylar öncesinde yine Amerikalı ajanlar tarafından
kurulduğunu ve eğitildiğini söylemek bugün artık hayal ürünü
olmasa gerek. Zira ABD, hakimiyetini geniş alanlarda elde tutabilmek vede
istediği zaman istediği yerde kaos yaratmak için bir çok ülkede zamanı
geldiğinde kullana bileceği küçük gruplar kurdurmaktadır. ABD bu taktiği özellikle yeraltı kaynakları açısından
zengin ülkelerde yada kendisine siyasi potansiyel tehlike olarak gördüğü
bölgelerde uygulamaktadır. Bunun en belirgin olanını Afrika kıtasında
gerçekleştirmiştir. Zira “Teröre karşı Savaş” sloganı altında
yaklaşık olarak 1000 kişilik
Askeri danışman ekibini Batı ve Kuzey Afrika kıtasına yerleştirmiş
durumda. ABD’nin Almanya’nın Stuttgart şehrinde bulunan
Avrupa Kumanda Merkezi tarafından geliştirilen “Trans-Sahra Antiterör
İnsiyatifi” olarak adlandırılan bu Proje için ilk etapta 500 milyon
dolar bütçe ayrılmış ve böylece bu sözde “Antiterör
Ekipleri”nin Amerikan
National Guard özel ekipleri tarafından verilecek eğitimin yedi yıllık
bir zaman diliminin finansı sağlanmış oluyor. Bu National Guard özel ekipleri küçük gruplar halinde
faaliyetlerini sürdürmektedir. Nijerya’da 24 kişi faaliyet gösterirken
bu rakam bazı ülkelerde 12 veya daha az olmaktadır. Bunların yanısıra
aynı zamanda gizli haberleşmeyi sağlaması, askerler için gizli
karargahlar bulması veya olası aksiliklerde askerleri hukuki olarak
koruyabilmesi için elçiliklerde subaylar bulundurulmaktadır. Bu Amerikan askerleri Cezayir, Çad, Mali, Moritanya,
Nijerya, Senegal, Fas, Tunus ve Libya’da gizlice eğitim vermektedirler.
Bundan ne hedeflendiği sorusuna ise National Guard subayı Class Gary şöyle
cevap vermektedir: “Aslında bizler uzak ve değişik kültüre sahip ülkelerde
operasyonlar yapabilmek için eğitilmişiz, ama maalesef ne arapçaya
nede diğer bölge dillerine hakimiz.” Bundan dolayı her ülkede o bölgenin
kendi insanlarına ABD için çalışacak örgütler kurdurduklarını ve
bizzat eğittiklerini söylemektedirler. Bugün görmekteyiz ki, Amerika bu sistemi Irak’a
girmeden önce oldukça başarılı bir şekilde uygulamıştır.
Amerika’nın Irak işgali aslında bir çok uzmanın tespitinin tam
tersine planladığı gibi olmuştur. Zira işgalin kolay ama sonrasının
yani politik yapılanmanın istediği gibi olamayacağını ve özellikle
de Şii kesimi arzuladığı gibi yönlendiremeyeceğini bildiğinden ülke
içerisinde istediği zaman kargaşa ortamı yaratmak için etnik yapıyı
iyi kullanarak mevcut sözde “direnişci” örgütleri aylar öncesinden
ajanlarına kurdurtmuştur. Kürtlerin siyonistler tarafından, Sünni
direnişçiler olarak adlandırılan -ama aslında Sünnilikle hiç alakası
olamayan- örgütlerin ise Amerikanlılar tarafından eğitilmiş olduğu
kesinken maalesef Türkiye’deki İslami çizgiye sahip bazı gazetelerin
ve bazı yazarların bu gerçeği görememesi gelişen olaylara maalesef
dar bir çerçeveden bakıldığını gösteriyor. Sözkonusu yazılarında gerçeklere tamamen zıt olan
verilerle okuycularını manipule ederken, realiteden uzak hissi duyguların
etkisinde kalarak, artık apolitik insanların bile “Zerkavi Grubu”nun
kime hizmet ettiğini bildiği bir zamanda bunları savunayım derken
gerek Şiiler gerekse Bedir Tugayları hakkında olmadık yalanlar yazılmşıtır.
Aylar önce Dışişleri Bakanı Gül ile görüşen ABD
Ordusu’nun Ortadoğu Askeri Başkomutanı General John Aduzaid’in şu
sözleri ilginçtir: “Türkler, Irak’ta Şiilerin ve Kürtlerin
hakimiyeti ele geçirmelerini önlemek için Irak’taki Sünni kesime
destek vermelidirler.”[1]
Amerikalılar bunu sadece Türkiye’de değil, müslüman
ülkelerin tümünde söylemekte ve kamuoyunuda bu doğrultuda yönlendirmektedirler.
Maalesef, Türkiye’de olduğu gibi diğer islami ülkelerde de bulunan
bazı “Müslüman” yazarlar mezhebi taasuptan sıyrılamayarak bu şeytani
oyuna gelerek müslüman toplum arasına nifak tohumlarının ekilmesine
vesile olmuş ve oluyorlar.
General Abuzaid’in bu şeytani sözleri Türk basınında
ve özelliklede islami çizgiye mensup gazetelerin bazı yazarları tarafından,
Şiiliği ve Şiileri karalamak
için bir fırsat olarak algılanıyordu. Bu karalama kampanyasının başını çeken Yenişafak
gazetesi yazarı İbrahim Karagül günlerce gerek Iraklı Şiiler gerekse
Bedir Tugayları hakkında olmadık yalan haberler yazarak Türkiye’de
bir Şii düşmanlığı yaratma çabası gösteriyor[2]. Bedir Tugaylarının en üst yönetici ve kumandanlarının
çıkıp “Bizim hiçbir sivil halkın öldürülmesiyle ilgimiz yoktur”
açıklamasını yapmasına rağmen İbrahim Karagül, El-Kaide’nin
yalan dolu propagandalarını kaynak alarak
iftiralarına devam etmektedir[3]. Oysa Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi’nin daha önce
askeri kolu olan Bedir Tugayları günümüzde
Irak’ta en düzenli sivil toplum kuruluşlarından birisidir.
Bunlar bulundukları bölgelerde düzeni sağlamanın yanısıra sağlık
hizmetleri, yardım dağıtma, eğitim ve öğretim gibi sosyal hizmetleri
fakir ve imkanı olmayan halka sağlamaktadırlar. Karagül’e yöneltilen“bu iddialarınızı
ispatlayabilirmisiniz ve kaynak gösterebilirmisiniz?” soruları bugüne
kadar cevapsız bırakılmıştır.
Tüm bu iftira ve yalanların yanısıra masum cesetler üzerinden
“Mezhebi” rant yapmaya çalışanlarda var. Vakit gazetesinden Demet
Tezcan, Irak’ta her ay bin Sünni Iraklının hayatını kaybettiğini
yazıyor[4]. Bombaların Şiilerin gittiği camii önlerinde,
mahallelerinde, Pazar yerlerinde patladığını ve intihar saldırılarının
özellikle Şiilere yönelik olduğunu gözönünde bulunduracak olursak,
bu iddiaların ve yaratılmak istenen “Sizin ölüleriniz bizim ölülermiz”
mantığının İslam Ümmeti için çirkin vede bölücü
olduğunu görmekteyiz. Ayetullah Sistani’nin Iraklı Müslümanlar için
ne denli önemli bir faktör olduğunu anlayamayan Sibel Eraslan, küçük
kızların Şii olmadıkları için katliam ve tecavüze maaruz kalmalarına
Ayetullah Sistani tarafından göz yumulduğunu söylemektedir[5]. Bu yazarların Irak ve Şiilik konusunda ne denli
habersiz ve cahil oldukları ortada. Ama elbette Şiilik konusunda aklı selim hareket edilmesi
gerektiğine inanan ve öncelikle Şia mektebinin tanınmasının
zaruretine vurgu yapan yazarlar da yok değil. Serdar Demirel, İslam coğrafyasında
oynanan oyunlarda, kimin nerede durduğunu anlamak, özellikle de Ortadoğu’nun
ileride nasıl şekilleneceği üzerine fikir yürütebilmek için, Şia’nın
tanınması gerektiğini yazmaktadır[6]. İslam Ümmeti’nin arasına nifak tohumlarının
ekilmesine alet olmamaları için bu yazarların yanısıra, özellkle
Irak ve Ortadoğu’daki gelişmeleri sağlıklı analiz edebilmek ve Şia
ulemasının takip ettiği siyaseti doğru anlayabilmek isteyenlere; 1. İmam Ali (a.s.)’ın hutbe, mektup ve hikmetli sözlerini
içeren “Nehc’ül Belağa” 2. Barşın bazen savaşmaktan çok daha gerekli olduğunu
gösteren “İmam Hasan’ın Barışı” 3. Ve gerektiğinde yiğitliğin ve fedakarlığın nasıl
olması gerektiğine örnek olan
“Hüseyini Yiğitlik”
adlı eserleri en az bir defa okumalarını tavsiye ederim.[7] [1] Berliner
Zeitung / 16.01.2005. [2] Bkz.
Yenişafak / 14.09.2005 [3]
Bkz. Yenişafak / 01.12.2005 [4]
Bkz. Vakit / 17.10.2005 [5]
http://www.vakit.com.tr/detail.asp?id=21618 [6]
http://www.vakit.com.tr/detail.asp?id=19857 [7]
Nehc-ğl Belağa ve Hüseyni Yiğitlik değişik yayınevi tarafından
basılmıştır. İmam Hasan’ın Barışı ise Kevser Yayınları
tarafından Türkçe’ye çevrilmiş ve basılmıştır (bkz.
www.kevsernet.com) |
|||||
Gündem |
Tarih boyunca farklı mücadelelere sahne olmuş Irak toprakları günümüzde de çeşitli grupların kendi alanında mücadele verdiği bir ortam sergilemektedir. Bu kutsal toprakların her karışını yiğitlerin izleri ve şehitlerin kanlarının süslediği Irak yine tağutların zulmüne ve... Amerika'nın 1979 İran İslam devrimiyle başlayan, Sovyetler Birliği’nin ve komünizmin yıkılışıyla hızlanan bir siyonist plan ve projesinin var olduğunu bir çok kimse bilmiyordu ve halada bilmiyor. Amerika, komünizmin yıkılışından sonra kendi emperyalist düzenini ve diktatörlüğünü sürdürebilmesi için yeni bir düşman tespit etmesi gerekiyordu.... 01.06.2004 Amerİka Irak’ta Kukla Arıyor 17.01.2005 Washington devlet yetkilileri, Amerika’yı Irak’ta çok zor bir dönemin beklediği öngörüsünde bulunmuşlardır. Irak Millî Meclisi seçimleri öncesinde öne sürülen bu görüş, seçkin Amerika devlet adamlarından en az beşinin farklı televizyon kanallarında yapmış oldukları röportajlarda dile getirilmiştir.
|
|||||
Siyaset | ||||||
Bilim | ||||||
Yazı Dizisi | ||||||
Kültür - Sanat | ||||||
Soru - Cevap | ||||||
|
||||||
İmam Humeynİ`nİn
BİLİNMEYEN
YÖNÜ
04.06
Tarihde iz bırakmış nadir insanlar vardır; bazen yaptıkları hizmetler ve
insanlığa sunduğu yeniliklerle anılırlar, bazen ise insanlığa yapmış
oldukları zulüm, baskı, katliam ve ihanetle isimlerini tarihin karanlık
sayfalarına yazdırırlar SİYASET İnsan toplumun temel ihtiyaçlarından biri, toplumu idare edecek, toplumun işlerini düzene koyacak, birey ve toplumun menfaatlerini koruyacak bir devlet ve hükumettir.Toplumun ve fertlerin çıkarlarını korumak, bireylerin karşılıklı vazifelerini belirlemek...
KÜLTÜR 1993 yılında Medeniyetler Çatışması (The Clash of Civilizations) adlı tezinin Foreign Affairs´te yayınlanmasından sonra o güne kadar stratejilerini sessizce üreten Harvard Profesörü Samuel P. Huntington, 1996 yılında bu tezinin kitap haline getirilip aynı adla dünya dillerinde basılmasının ardından geleceği en iyi analiz edebilen bilim adamı olarak lanse edilmeye başlandı. 26.06.2004 |
||||||