hakkımızda                           irtibat           

  Anasayfa  

KÜLTÜR - SANAT

DEĞİŞKEN SANAT ANLAYIŞI

Hollywood’un “Cesur Yürek”, “Mad Max” gibi gişe yapmış filimlerin baş aktörü  Mel Gibson bir yaşam krizi sonucu kendi deyimiyle “Atalarının dinini” araştırmaya başlar. Semavi dinlerin en tahrif edilmiş olanında bile içinde “tek Allah” kavramının yok edilememiş olmasından dolayıdır ki, özel hayatlarında bir sineğe bile güç yetiremeyen sinemanın “yenilmez kahramanları” da etkilenebilmektedir.

Elbette Mel Gibson “hidayete erdi” propagandası yapma niyetinde değiliz, sadece Hz. İsa (a.s.)’ın yaşamının son on iki saatini söz konusu eden “The Passion of The Christ” adlı film çalışmasının yaratmış olduğu tartışmaya değinme arzusundayız.

Hıristiyan cemaatler filmin aşırı şiddet içermesinin dışında bugüne kadar çevrilen Hz. İsa filimleri arasında tarihi gerçeklere en yakın olduğu sözlerini halka anlatmanın yanısıra  Papa II. Jean Paul’un da kendisine değerlendirme yapması için gönderilen bir nüshayı seyrettikten sonra “herşey olduğu gibi” söylediğini iddia etmektedirler. Buna karşın yahudi dernek ve cemaatleri ise henüz gösterime girmeyen bu filmi simdiden antisemit –yani yahudi düşmanı-olarak damgalamışlar bile. Sebep ise Mel Gibson’ nın bu çalışmasında yahudilerin Hz. İsa’ ya işkence yapan ve onu öldüren “katil topluluk” olarak gösterilmesiymiş. Oysa bunun ötesinde şu bir gerçek ki sahih rivayetlere göre yahudiler yüzlerce Peygamberi şehit etmişlerdir. Ve geçmişte olduğu gibi  bugün de  gerçek yüzlerinin ortaya çıkmaması için büyük çaba göstermektedirler. Zira gerek kültür-sanat gerekse diğer alanlarda olsun bunların yapmış olduğu zulümler ortaya çıkarıldığı zaman bunu hemen antisemit olarak mahkum etmekte ve yasaklanması için büyük çabalar harcanmakta. Ama eğer söz konusu İslam ve islami değerlerin kötülenmesi ise o zaman ödüller verilmektedir. Bunların başında ise İslam ülkelerindeki yaşam tarzını çirkin göstermek için uyduruk bir roman olan ve daha sonrada filmi yapılan “Kızım olmadan asla” gelmektedir. Bunun yanısıra bir çok film festivalinde ne hikmetse ödül alan yabancı filimlerin hemen hepsi ya islamı yada müslümanları hedef alan senaryolardan oluşmaktadır. Buna en güzel örnek ise daha bir kaç gün önce Berlin Film Festivali (Berlinale)’de Türk asıllı rejisör Fatih Akın’ın yönetmenliğini yaptığı “Gegen die Wand” (Duvara Karşı) adlı filmin “Altın Ayı” ödülünü almış olmasıdır. Filmin konusu malum; Almanya’da yaşayan  sözde dindar(!) bir ailenin baskılarından kurtularak özgür bir yaşam için herşeyini ama herşeyini feda eden kızının macerası anlatılmaktadır. Anlatılırken de elbette ödül alabilmek için her türlü değerler ayaklar altına alınmaktadır. 

 Nihayi olarak “maske düşecekse yasak ama eğer islami örf ve adetler kötülenecekse ödüllendir” mantığının hakim olduğu bir sanat anlayışının kime hizmet ettiği açık sanırız.

 The Passion of  The Christ’ in bunların gerçek yüzlerini ortaya çıkarması açısından iyi  ama Allah’ın elçisi ve Ulul-azm Peygamber olan Hz. İsa (a.s.)’ın tahrif edilmiş bir dini tarihle anlatılmaya çalışılmasının üzücü olduğuna inanıyoruz.

Hakk ve adalet aşıklarına ama bir müjdemizde var ki, Hz. İsa (a.s.) hakkında tamamen Kur’an-ı Kerim ve diğer islami eserlere uygun şekilde İran İslam Cumhuriyeti’nde bir film yapılmaktadır.

nizamyil@iqraa.de

 

 

Geri dön

   
  Gündem    

 

Yaratıcıların en güzeli Allah'ın kudret ve sanatı ne yücedir!

Muminun / 14

  

  Siyaset    
  Bilim    
  Yazı Dizisi    
  Kültür - Sanat    
  Soru - Cevap    

 

MUHARREM ÖZEL